Basın Toplantısı - İstanbul Sağlık Hizmeti Depreme Hazır mı?
İstanbul depreminden doğrudan etkilenecek 9 ilin tabip odaları, İstanbul sağlık meslek odaları, uzmanlık dernekleri, sendikalar, TMMOB İstanbul şubeleri ve birçok yerel yönetimlerin temsilciliklerini bünyesinde barındıran İstanbul Tabip Odası (İTO) “İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu” “Sağlık Kurumlarımız Depreme Ne Kadar Dayanıklı” gündemiyle basın toplantısı düzenledi.
12 Aralık 2023, Salı günü İTO’nun Cağaloğlu binasında düzenlenen toplantının açılış konuşmasını İTO Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç yaptı. Dr. Ertuğrul Oruç’un ardından söz alan İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu Genel Koordinatörü Dr. Hasan Oğan şunları söyledi:
“İstanbul depremi yakın ve ciddi bir tehlike”
“İstanbul sağlık hizmeti depreme hazır mı? diye bir soruyla başladık. Bu soruyu sormamızın birkaç tane nedeni var; Bunlardan birincisi, İstanbul uluslararası bir mega kent. 18 milyon güncel nüfusuyla, yoğun bir nüfusa sahip bunun yanı sıra plansız, çarpık, sağlıksız bir kentleşme çerçevesinde büyüyor ve birçok yerleşim alanında da yoksul kesimler yoğun bir şekilde yaşıyor. Eski İstanbul çerçevesinde düşündüğümüz zaman itfaiyenin dahi giremediği dar sokaklar bu kentin önemli özellikleri arasında yer alıyor. Üstünde durmamız gereken ikinci nokta da tüm yer bilimciler İstanbul depreminin her an olabileceği konusunda hemfikirler. Ve sürekli bizi, yıllardan beri, son günlerde de daha fazla uyarıyorlar. İstanbul ve bu çerçevede Marmara düzeyinde kalan iller içerisinde bir depremle, 7,5 büyüklüğündeki bir depremle karşı karşıya olduğumuzun altını çiziyorlar. Yani İstanbul depremi yakın ve ciddi bir tehlike. Üçüncüsü de 1999 Marmara depreminde ve 2023 Şubat depremlerinde Türkiye’deki deprem gerçeğinde yaşananlar. Özellikle Kahramanmaraş ve Hatay’da yaşanan gerçekler bizim nelerle karşı karşıya olacağımızın bir göstergesi."
"Sağlık kurumları mutlaka güçlendirilmeli"
İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu Genel Koordinatörlerinden Dr. Betül Yalçıner de beklenen depremin çok büyük bir deprem olduğunu hatırlattı ve olağan koşullarda sağlık hizmeti verirken bile ciddi sorunlar yaşandığının altını çizdi. Dr. Yalçıner açıklaması şöyle:
“Olağan sağlık hizmetini bile yönetmekte zorluk çektiğimiz bir megapolde bu kadar büyük bir deprem olduğunda ne yapacağımız hakkında çok ciddi soru işaretlerimiz var. En önemlisi o gün sağlık hizmeti verecek olan personelin yaşadığı, vazife gördüğü hastanelerin de deprem çok ciddi şekilde etkilenecek olması. Şubat depremleri bize bütün kentlerin yerle bir olabildiği bir durumu hatırlattı. Eğer İstanbul bu şiddette bir depremle karşılaşırsa sağlık hizmetinin çökmesi neredeyse yüksek ihtimalle, bugünden görülebilecek bir şey. Mutlaka bunu değiştirmek üzere şimdiden hazırlanmak gerekiyor. Hastanelerimizi, sağlık kurumlarımızı özellikle birinci basamağı mutlaka güçlendirmemiz gerekiyor ve İstanbul’u belki bölgelere ayırarak ve Aile Sağlığı Merkezlerini kendi mahallelerini gözetecek ilk müdahaleleri yapacak yerler haline getirerek bu örgütlenmeyi mutlaka başarmamız gerekiyor aksi takdirde şubat depreminden çok daha kötü bir manzara le karşı karşı karşıya kalacağız.”
"İstanbul depreme hazır değil"
İTO Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oraç da “İstanbul ili depreme hazır değil. Şubat depremlerinden sonra ki Türkiye’nin yaşadığı en büyük depremlerden biriydi, İstanbul’a dair yetkiliklerin ağzından ‘İstanbul ili depreme hazır değildir’ diye bir söz işitmedik ama verilen demeçlerden uygulamalardan bunun böyle olduğunu açıkça gördük. Depremden hemen sonra Cerrahpaşa’nın ve Haseki Kardiyoloji Enstitüsü’nün kapatılması, pek çok hastanenin kısmen binalarının boşaltılma girişimi ile bir kaos ortamı yaşanmıştı bu da bizim sözümüzün doğruluğunu kanıtlar nitelikte” dedi.
Dr. Oruç, İstanbul Tabip Odası olarak iktidarın bu konuda şeffaf olmasını istediklerini belirtti ve sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Bizim elimizde neredeyse veri yok, örneğin sağlık binalarının durumuyla ilgili veriler başta olmak üzere pek çok veriyi talep edeceğiz. Biz isteriz ki koordineli, planlı şekilde çalışalım devlet kurumlarıyla. İstanbul Tabip Odası ve diğer meslek örgütlerinin görüşleri dinlensin dikkate alınsın ama biz bunu beklemeyeceğiz. Böyle bir adım atılsın atılmasın İTO olarak bu işin altına elimizi koyduk. Yapabileceğimiz tüm eylemleri, çabayı bu konuda vermeye hazırız İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu’nu da bunun için kurduk, bu toplantıyı da bunun için yaptık.”
İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşen Yavru’nun okuduğu basın metni şöyle:
İSTANBUL SAĞLIK HİZMETİ DEPREME HAZIR MI?
Deprem ve Afet
Deprem doğal bir olaydır ve Dünyanın oluşum süreci içerisinde hep var olacaktır. Türkiye bir deprem ülkesidir. Bu değiştirilemez bir gerçekliktir.
Doğal bir olay olan depremlerin afete dönüşmesi o ülkenin sosyal, ekonomik ve politik yapısıyla doğrudan bağlantılıdır. Gelişmemiş ülkelerde depremler afete yol açarken, o ülkenin içinde bulunduğu sorunların gün yüzüne çıkmasına, görünür olmasına neden olur. Tetikleyici görev üstlenir.
Depremler gerçekleştiği alan içerisinde tüm toplum üzerinde etki göstererek eşitlikçi bir görünüm sergilese de sonuçları açısından oldukça ayrımcıdır. Büyük oranda yoksulları ve dezavantajlı grupları çok daha fazla etkiler. Onlar açısından yıkımlar kabul edilemeyecek düzeydedir. Yok olmayla karşı karşıyadırlar. Yoksullar daha da yoksullaşırken dezavantajlı gruplar da daha fazla ayrımcılıkla karşı karşıya kalırlar.
1999 Marmara Depremi, Şubat 2023 Kahramanmaraş, Hatay depremleri yakın zamanda yaşanan önemli afetlerdir. On binlerce ölüm ve yaralanma meydana gelmiştir. Afetler yalnızca ölüm ve yaralanmalara yol açmaz. Depremzedeler yıllarca süren sorunlarla karşı karşıya kalır. Yaşananların izleri asla silinmez.
Depreme bağlı afette insanlar ve toplum;
- Ekonomik kayıplarla
- Fiziki hasarlarla (bina yıkımları)
- Göç ve yerinden edilmişlikle
- Barınma sorunu ile
- Belirsizlikle
- Ruhsal sorunlarla
- Daha derin yoksullukla
- Beslenme sorunu ile
- Hijyen sorunları ile karşı karşıya kalırlar.
İstanbul Depremi Yakın ve Ciddi Tehlike
1999 Marmara depremi devlet ve toplum tarafından milat kabul edilmiştir. Ancak Şubat 2023 depremleri ile yaşananlar ve yaşanmaya devam edenler, hiçbir şeyin değişmediğini ortaya koymuştur.
Geçen sürede birçok yasal düzenleme yapılmış olsa da bunlar kâğıt üzerinde kalmıştır. Liyakatin gözetilmemesi ve kadrolaşma, oluşturulan ilgili kurumları işlevsiz, yetersiz kılmıştır. Dünya Bankası hibeleri, diğer toplanan yardımlar ve vergilerle ilgili olarak 2011 yılında dönemin maliye bakanı ''Alınan vergiler, sağlığımıza, duble yollara, demir yollarına, hava yollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor'' demiştir. Bu anlayışın bedelini 50.783 insan hayatını kaybederek, 107.703 kişi yaralanarak, yüzbinlerce insan evsiz, işsiz kalarak ödemiştir ve de ödemeye devam etmektedir. Anlayışı dile getiren kişi şu anda da yine maliye bakanlığı görevindedir.
Deprem ve ona bağlı oluşacak afete karşın her türlü önlemin alınması en genel anlamıyla afet yönetiminden devlet ve iktidarlar sorumludur. Bu yükümlülüğün yerine getirilememesi konusunda herhangi bir gerekçe öne sürülemez. Gerekenler yapılmak zorundadır.
Deprem ve afet yönetimi konusunda her türlü sorumluluk devlet ve iktidarlarda da olsa bu toplumun ve bireylerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü afet yönetiminde sorumluluk yalnızca devlete ve iktidarlara bırakılamayacak kadar önemlidir. Toplum ve bireyler üstlerine düşen sorumlulukları almak, sürecin takipçisi olmak ve gerektiğinde toplumsal gücünü, olanaklarını kullanmak zorundadır.
İstanbul depremi açısından 1999 Marmara depremi ile birlikte Şubat 2023 depremleri mutlaka değerlendirilmelidir. Yaşanan gerçeklerle yüzleşmeden İstanbul depremi kavranamaz.
Şubat 2023 depremleri 11 ili etkilemiştir. Etkilenen nüfus ülke nüfusunun yüzde 16,43’üne tekabül etmektedir. Resmî rakamlara göre 50.783 insan hayatını kaybederken yaralı sayısı ise 107.703’dür.
STK’ların yardımları engellenmiş, el konulmuş ve birçok dayanışma merkezlerine kayyım atanmıştır.
Deprem sonrası, sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan tespitlerden bazıları şunlardır;
- Afete müdahaleden sorumlu kamusal kurumların 3 – 5 günden önce müdahale etmediği, edemediği, müdahalenin ancak merkezî yerlere yapıldığı, periferdeki yerleşim yerlerine müdahalenin neredeyse ulaşmadığı
- İnsanlar yakınlarının cenazelerine ulaşmak için kendileri uğraşmak ve çoğu zamanda özel kurumlardan ücretli hizmet almak zorunda bırakıldığı
- Afetzedelerin durumları ile bilgi vermeleri açından hayati önem taşıyan ve kamu sorumluğunda olan iletişim olanaklarının kullanılamadığı ya da kısmen kullanıldığı ve belirli bir süre iletişimin kısıtlandığı
- Kamusal sorumlular sivil toplum örgütlerine karşı destek olmaktan çok OHAL durumu kullanılarak engel olmayı tercih ettiği, çoğu zaman STK’lar kendi olanakları ile yardımlarda bulunma yolunu seçmek zorunda bırakıldığı ya da hizmet vermeleri engellendiği
- Kamu, yaşamsal temel gereksinimleri (barınma, yemek, hijyen, güvenlik) karşılamada yetersiz ve yavaş kaldığı
- Geçici çözümler planlı ve belirli bir standart anlayışına uygun oluşturulmadığından mevcut sorunlara ek sorunlar (su basma, yangın, hijyen) yaratıldığı
- Geçici çözümler, geçen süreye rağmen kalıcı çözümler üretilmediğinden kalıcı olma haline dönüştüğü
- Enkaz kaldırmanın her haliyle yeni sorunlara neden olduğu, enkazların hızla kaldırılmasının birçok hukuki kanıtın yok olmasına yol açtığı, yaşamını kaybedenlerin bedensel bütünlüğüne gerekli saygı gösterilmediği, gerekli kimlik tespitlerinin yapılamadığı ve hak ihlallerinin gerçekleştiği
- Enkazların kaldırma, taşınma ve dökümlerinde hiçbir kurala uyulmadığı, çevre kirliliği yaratıldığı, afetzedelerin ve enkaz kaldırma işinde çalışanların sağlıklarının tehlikeye atıldığı
- İnsansızlaştırma ve yardımların dağıtımında politik ayrımcılık uygulandığı, iktidarın toplumun bazı kesimlere karşı yanlı tutum izlediği, yerinden edilmede izlenen mevcut demografik yapıları bozan ayrımcılık yapıldığı gözlemlenmiştir.
- Bu süre içerisinde STK’lar çok önemli görevler üstlenmiştir.
Bunlar ve yaşanan diğer sorunların İstanbul depreminde tekrar yaşanmaması için toplumun tüm kesimlerinin bu sonuçlardan ders çıkarması gerekir.
Şubat 2023 depremleri 11 ilde ülke nüfusunun yüzde 16,43’üne etkilerken İstanbul depremi yalnızca İstanbul ili (2022 -15.907.951 kişi) açısından ülke nüfusun (2022 - 85.279.553 kişi) %18,65’sını etkileyecektir. Diğer etkilenecek illerle birlikte hesaplandığında ortaya çıkan rakam %28,1’dir. Bu oldukça ürkütücüdür.
Ayrıca 2021 yılına göre Türkiye genelinde nüfus yoğunluğu (bir kilometrekareye düşen kişi sayısı) ortalaması 111 kişi iken, İstanbul’da bu sayı 3 bin 62 kişidir.
Türkiye genelinde toplamda 254.497 hastane yatağı bulunmaktadır. Marmara bölgesi içinde yer alan 9 ilde ise 72.301 hastane yatağı bulunmaktadır. Bu, Türkiye genelinin %24,7’sine tekabül etmektedir. İstanbul ili en fazla hastane yatağına sahip olmakla birlikte 10.000 Kişiye Düşen Yatak Sayısı oranı açısından İstanbul (29,6) ili Edirne (47) ve Çanakkale (31,4) illerinin gerisindedir.
Türkiye genelinde toplamda yoğun bakım yatak sayısı 48.753’tür. Marmara bölgesi içinde yer alan 9 ilde toplamda 14.508 yoğun bakım yatağı bulunmaktadır. Bu oran Türkiye genelinin %29,75’ine tekabül etmektedir. Bölgede en fazla yoğun bakım yatağına sahip il İstanbul’dur. Ancak İstanbul en fazla yatağa (9.587) sahip olmasına rağmen 10.000 Kişiye Düşen Yatak Sayısı oranına göre İstanbul ili (6,1) Yalova (6,7) ve Edirne (6,6) illerinin gerisindedir.
Rakamlar İstanbul’un mevcut durumda diğer illerin gerisinde kaldığını göstermektedir.
İstanbul depreminin etkileyeceği nüfus ve alanın büyüklüğü Şubat 2023 depremlerinin etkilediği alan ve nüfustan çok daha büyük olacaktır. Bu da yaşanan ve yukarıda sayılan olumsuzluklardan çok daha fazlasının yaşanacağını göstermektedir.
Riskleri yönetemeyenler, krizleri yönetemez
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1989 yılında, 13 Ekim gününü “Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü” olarak ilan etmiştir. Yine 2015 yılında kabul edilen “Sendai Çerçeve Eylem Çerçevesi (2015-2030)” afet yönetiminde kriz yönetimi yerine risk yönetimine güçlü vurgu yapmaktadır.
Ancak siyasi iktidarlar afetlere (deprem) yönelik risk yönetme ve bu paralelde risk azaltma uygulamalarına pek sıcak bakmamaktadır. Bunun en önemli nedenlerden biri risk yönetiminin zor ve maliyetli oluşudur. Ayrıca yapılan yatırımların kısa vadede siyasi iktidara geri dönüşünün azlığıdır.
Bu nedenle sivil toplum kuruluşlarına (STK) önemli sorumluluklar ve görevler düşmektedir. Olumsuzluklara karşı yalnızca eleştiri yapmanın çok fazla bir anlamı, karşılığı yoktur. Esas olan olumsuzlukların yaşanmamasıdır. Bu da sorumluluk almayı gerektirmektedir.
İstanbul Tabip Odası 09.05.2023 tarihinde “İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu” kurulması yönünde karar aldı. Çalışma grubu içerisinde İstanbul depreminden doğrudan etkilenecek 9 ilin tabip odaları, İstanbul sağlık meslek odaları, uzmanlık dernekleri, sendikalar, TMMOB İstanbul şubeleri ve birçok yerel yönetimlerin temsilcilikleri bulunmaktadır.
Çalışma grubunun kuruluş amacı; beklenen İstanbul depreminin insan ve toplum sağlığına yönelik olumsuzluklarını asgari düzeye indirmek adına (risk yönetimi, hazır olma) deprem öncesinde, anında ve sonrasında yapılması gerekenleri belirlemek, çözüm üretmek ve uygulanmasını sağlamaktır.
Bu amaç kapsamında çalışmalarını ve yapması gerekenleri;
- Sürecin tüm aşamalarını takip etmek, izlemek
- Tespit etmek
- Değerlendirmek
- Sorunları ortaya koymak
- Çözümler konusunda öneride bulunmak
- Gerektiğinde sürecin tüm aşamalarında koordinasyonu sağlamak
- Doğrudan katkı sunmak olarak belirlemiştir.
Çalışmaların önceliği ve ana hedefi sağlık hizmetinin yapılandırılması temelinde hazırlık aşaması, risk yönetimi kapsamında olacaktır. Deprem sürecinde (kriz) ve afet yönetiminin diğer aşamalarında da var olan olanakları ile katkı sunmaya çalışacaktır.
Grubun ilk tespitlerine göre İstanbul sağlık hizmeti alt yapısının depreme karşı yeterince dayanıklı olmadığı ve depremde önemli zararlar göreceği yönündedir.
İstanbul İl Sağlık Müdürü 25.11.2022 ve 05.05.2023 tarihli beyanatlarında kamu hastanelerinin %78,2'si ve özel sektörün de eklenmesi ile %82'si tamamen yenilenmiş ya da yeni yapılmış olduğunu söyleyerek kalan %16 - 18 hastanelerin ise deprem analizleri yapıldığını belirtmiştir. Ancak analiz sonuçları ve sağlık kurumlarının isimlerini söylememiştir.
Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımızın teminatı mıdır?
Şubat 2023 depremleri sonucu 2016 yılında yeni yapılan Hatay Devlet Hastanesi başta olmak üzere deprem bölgesinde birçok sağlık kurumu hizmet dışı kalmış, yıkılmıştır. Kahramanmaraş ve Hatay illeri başta olmak üzere birçok il ve ilçede sağlık hizmeti verilememiştir.
Birçok hasta ve sağlık çalışanı sağlık kurumlarının enkazları altında kalarak yaşamlarını kaybetmiştir. Sağlık kurumlarının çalışanlarına güven vermemesi, hasar görmesine bağlı olarak yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere hastalar kış şartlarında sahipsiz kalmışlardır.
Yıllarca sağlık çalışanlarının güvenli çalışma ortamı hakkı göz ardı edilmiş, yöneticiler ve sorumlular gerek hastalar açısından, gerekse de sağlık çalışanları açısından bu kapsamda suç işlemişlerdir.
İstanbul depremine bağlı olarak sağlık hizmetinin ani bir çöküş yaşaması kaçınılmazdır. Depreme bağlı oluşacak altyapı sorunları (elektrik, temiz su, ulaşım) sağlık hizmetini neredeyse durma noktasına getirecektir. Tüm bunların sonucu ölümler artacak, yaralılar, kronik hastalıklara sahip olanlar ve dezavantajlı gruplar, insanlar yeterince sağlık hizmeti alamayacaktır.
İstanbul’un kadim sağlık kurumları yok ediliyor
2005 yılında İstanbul’da bir özel hastane açılışında "… Şişli Etfal'i sana verelim. Yer de gösterelim, orada modern bir hastane yap. Şişli Etfal'i ister hastane yap, ister alış veriş merkezi. Nasıl arzu edersen" cümleleri ile dile getirilen, şehir merkezindeki kamu hastanelerini "kat karşılığı" özel sağlık sermayesine devretme anlayışı bugün çok önemli sorunlara yol açmış durumdadır.
Şişli Etfal Hastanesi Haziran 2018 yılı itibaren Seyrantepe ve Sarıyer yerleşkelerine taşınmaya başlamıştır. Yıkılma tehlikesi olduğu söylenen binalar bugün sağlık dışı amaçla kullanılmaktadır.
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları EAH. 2003 yılından itibaren sürekli işgal edilmeye çalışılmıştır. Hastane arsasının bir kısmına Anıtlar Yüksek Kurulu kararına rağmen el konulmuştur. Şimdilik kendi kaderine terk edilmiştir.
İstanbul Tıp Fakültesi 2012 yılında Çapa-Cerrahpaşa projesi kapsamında yıkılmaya başlanmıştır. Bu arada Hasdal yerleşkesi gündeme gelmiştir. 1. Etap inşaatının 2023 yılında bitmesi gerekirken Eylül 2023 tarihinde kaba inşaatı dahi bitmeden yapımı durmuştur.
İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yıkımı Çapa-Cerrahpaşa projesi kapsamında sürekli gündemde olmuş, yıkımlarla karşı karşıya kalmıştır. Şubat 2023 depremlerinin ardından 27 Şubat 2023 tarihi itibarı ile hizmet vermeyi durdurmuş, kendi yerleşkesinde çok az hizmet verir duruma gelmiş ve birçok hizmeti farklı hastane yapıları içerisinde vermeye başlamıştır.
Bunların yanısıra yine Cerrahpaşa Tıp Fakültesine bağlı Haseki Kardiyoloji Enstitüsü kapatılmış, çok az yatak kapasitesi ile başka hastaneye taşınmıştır.
Haseki EAH. ise 2019 yılından itibaren yıkılmaya başlanmıştır. Hastane Sultangazi’de hizmet vermektedir.
Tüm bunların yanısıra depreme bağlı afet durumunda önemli işleve sahip olacak olan 1. Basamak sağlık hizmetinin temel unsurları olan aile sağlığı merkezlerinin (ASM) durumu oldukça vahimdir. İstanbul’da bulunan yaklaşık 1200 ASM’nin büyük çoğunluğu sağlık tesisi olarak yapılmamış binaların giriş ya da zemin katlarında faaliyet göstermektedir. Depreme yönelik dayanıklılık testi yapılmayan ASM oranı %89’dur. Test yapılanların ise ancak %10’u güvenilir durumdadır.
Ne istiyoruz, Ne yapacağız?
Depremler ve yol açtıkları afetler yalnızca kamunun sorumluluğuna bırakılamaz. Afetlerden en fazla zarar gören ve bunun bedelini en ağır şekilde ödeyen bireyler ve toplumun kendisidir. Bu nedenle devlet ve iktidarların yanısıra bireyler ve de toplum da üstlerine düşen sorumluluk ve görevleri almalı, STK’lar üzerinde gereğini yapmalıdırlar.
Gerekli önlemlerin alınması ve kurallara uyulması halinde depremlerin ölümlere yol açmadığı artık bilinen gerçeklerdir. Bu nedenle depremlere bağlı ölümler cinayettir. Sorumlular, ihmali olanlar mutlaka yargı önüne çıkmalı ve hesabını vermelidir.
Doğal bir olay olan depremin afete dönüşmesindeki en önemli kriter insan ölümleri ve yaralanmalardır. Bu noktada sağlık hizmeti depreme karşı hazırlıklı ve dayanıklı olmalıdır.
İstanbul ili sağlık hizmeti açısından beklenen depreme karşı hazırlıklı ve dayanıklı değildir. İstanbul ve İstanbul depreminin etkileyeceği diğer illerle ilgili sağlık hizmetine yönelik veriler açık, net ve detaylı değildir. Bu durum toplumda ve sağlık çalışanlarında sağlık hizmetine yönelik belirsizlik ve güvensizlik duygusu oluşturmaktadır. Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlükleri deprem ve sağlık hizmetine ilişkin tüm mevcut verileri belirli aralıklarla kamuoyu ile paylaşmalı, veriler güncel, açık ve kolay ulaşılabilir olmalıdır.
Sağlam olmayan mevcut sağlık kurumlarını yerinde dönüştürerek en kısa sürede sağlık hizmeti içerisinde yer almaları sağlanmalıdır.
Depreme bağlı ulaşım sorunu da göz önüne alınarak sağlık kurumlarının merkezi yerleşim planlaması yapılmalı ve oluşturulmalıdır.
Tüm hastanelerin, Hastane Acil ve Afet Durum Planları (HAP) Şubat 2023 depremleri ışığında yeniden değerlendirilerek özellikle depreme dayanıklılık yönünden incelenmeli ve gereği yapılmalıdır.
Deprem durumunda İstanbul ve diğer depremden etkilenecek iller açısından destek iller belirlenmeli ve kamuoyu ile detaylı olarak paylaşılmalıdır. Bu konuda depremzede sağlık çalışanlarının görev yeri değişikliği taleplerinin önemli bir soruna yol açacağı gerçeğinden hareketle planlama buna göre yapılmalıdır.
ASM’lerin hızla depreme dayanıklı güvenli binalarda hizmet vermesi sağlanmalıdır.
Afet yönetiminin her aşamasından resmî kurumlar sorumlu olmakla birlikte, toplumsal destekler (STK) olmadan afetlerle kesinlikle mücadele edilemez. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlükleri sağlık hizmeti temelinde ilgili STK’lar ile birlikte çalışmalıdır. Bu yöndeki yasal prosedürler geliştirilmeli ve oluşturulmalıdır.
İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu olarak İstanbul depremi afet yönetim sürecini her aşamada ve her alanda takip edeceğiz, müdahale edeceğiz ve edindiğimiz tüm bilgi ve birikimi kamuoyu ile paylaşacağız.
İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu
İstanbul Tabip Odası